Aristo (M.Ö 384-321), ortaçağa kadar kabul gören madde teorisinde her maddenin dört temel elementten oluştuğunu iddia ediyordu. Toprak, Hava, Ateş, Su. Aristoya göre evrenin temelini bu dört madde oluşturuyordu.

Bu teorinin yıkılmasıyla modern kimyanın da temelleri atılmış oldu. Bugün modern kimya, maddenin yapısını tam anlamıyla ortaya koymuş ve Aristo?nun daha ziyade felsefi yorumuna karşın bilimsel bir yorum getirmiş durumda.
 
Ancak Aristo?dan yüzyıllar sonra yine evrenin temelini bu dört maddenin oluşturduğunu görmüş durumdayız. Ve bu dört maddenin yokluğu endişesi global endişelerin merkezinde yer almakta.
 
Topraklarımız hızla kuruyor ve verimsizleşiyor, hava kirleniyor, su azalıyor ve enerji maliyetleri artıyor. Bugün dünyanın hızla yolun sonuna yaklaştığını savunanların sayısı hiç de az değil. 
 
Dünya Bankası ?Ortadoğu ve Kuzey Afrika?da Su Yönetimi? raporuna göre iklim değişikliklerinin devamı ve su tüketim alışkanlıklarının değişmemesi durumunda kullanılabilir su kaynakları 2050?de yüzde elli azalacak. Değişim 2050 yılında bir günde olmayacağına göre giderek artan oranda susuzlukla karşılaşacağımız aşikar.
 
Öte yandan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin gelir artışlarına bağlı olarak büyüyen yiyecek talepleri, enerji fiyatlarının yükselmesiyle beraber tarımsal alanların etanol üretimine yönelik kullanımının artmasıyla birleşince Dünya Bankası Başkanı Robert Zoelick? in ifadesiyle ?Gıda Savaşları? bile çıkabilir.
 
Biz ülkemizde türbanı, YÖK başkanını, kapatma davasını tartışırken tüm dünya medyası bu konuya dikkat çeken yayınları gazetelerin manşetlerine, haber bültenlerinin ilk sırasına taşıyorlar. Dünyanın her yerinde hükümetler halkı kaynakların kullanımı konusunda bilgilendiren faaliyetler organize ediyor, bilinçlendirme kampanyaları düzenliyor.
 
Bizim tarımsal üretimde yaşanan sıkıntı ve kuraklığa karşı hükümetimizin geliştirdiği çözüm Devlet Bakanı Tüzmen tarafından dile getirilen bakliyat gemisini Mersine getirmek, öneri ise Tarımın başındaki Eker?in birkaç gün pirinç yemeyin yönündeki uyarısı oldu.
 
Ülkemizde henüz suyun, elektriğin, benzinin kullanımına yönelik iyi niyetli bir takım çabalar dışında geniş bir bilinçlendirme kampanyası hayata geçirilmiş değil. Galiba her konuda olduğu gibi bu konuda da bıçağın kemiğe dayanmasını bekleyeceğiz.
 
Hükümet kuraklıktan zarar gören bölgelerde çiftçinin borçlarını faizsiz olarak 1 yıl süreyle ertelemeye yönelik bir çalışma içindeymiş.  Bence güzel bir uygulama olur ama nereye kadar. Yarın tüm topraklar kuraklaşırsa kimi, hangi kaynakla destekleyeceksiniz?
 
Yaşanan bu çevresel gelişmeler ivedilikle ülkemizin gündemine alınmalı ve ekmek yoksa pasta yiyin çağrışımı yaratan gayri ciddi açıklamalar yerine daha bilimsel çözüm önerileri ülkenin gerçek gündeminde yerini almalıdır.
 
Yoksa böyle giderse korkarım gerçek gündem, bizim suni gündem yaratma lüksümüzü bile tehdit edecektir.